30 Ocak 2012 Pazartesi



O kadar yalnız mıydım?
Bir göz açıp kapama zamanında,
Ki daha ilk yudumumu bile içmeden,
                                giriverdin boşluğuma.
Yıllar önce kokladığım bu ten,
                   belki de hiç olmamıştı gerçekten...
Ama şimdi içimdesin.
Eh be deli kadın,
                 bugüne kadar neredeydin?
O kadar yalnız mıydım?
Ki daha ilk yudumumu bile içmeden,
                            beni sarhoş ettin...

B.A.   31.03.2009

23 Ocak 2012 Pazartesi



Bir düğüne, bir oyuna, bir ölümün ardına dairdir;

Rakı bulunmayan bir vagonda, bira içmenin burukluğu.
Sigara dumanının basıklığı.
Yalnızlık ve sessizlikteki müziğe...
Titreyen ellere, tartışılan kızıllığa, silinen umutlara, dinmeyen kavgama...
Kaçırılan gözlere, açılmayan camlara, solunmayan yeşilliğe,
                                     yazılmayan yazılara, okunmayan sarhoşluğa...
Beklenen istasyona, varılmayan seviye...
Oturulamayan lokantaya, içilemeyen rakıya, bir kez daha...

Su bardağında bira içmek, babamı hatırlatır bana hep!

B.A.       28.06.2002

18 Ocak 2012 Çarşamba



Balık yemeyi bilmeyen
                          kediyim ben,
Kömür sobasına
                          yanaşmış.
Anneyi özler gibi,
                          sevgiye bağımlı...

B.A.     23.02.2002

11 Ocak 2012 Çarşamba


İstiklal'in tramvaysılığından, Ankara'nın trenselliğine uzanmanın yalnızlığı...
Kaçınılmaz isyan!
Elimde balık kokusu, denizde martıların (y)ansıması...
Yakaladığımı sandığım anda, kayıp gidiyorum ayaklarımın altından.
Kağıdın beyazsılığına akıyorum, doğru değil bunlar.
Kucak kucak balık kokuyorum, denize (y)ansıyarak...
İz bırakıyorum yalanlardan uzak, kanatlarına kazınıyorum.
Martılara balık sunuyorum göklerde, beni aralarına alıyorlar.
Uçamıyorum belki, ama yutuyorlar beni. Gök oluyorum.
Ne mavi, ne beyaz...

B. A.   19.02.2002